Saadettin Tantan, Masonlardan, Evangalistlere, siyasetteki yozlaşmadan, zihinlerin teslim alınmasına kadar küresel gücün Türkiye üzerindeki oyunlarını anlattı. Türkiye`nin bu sarmaldan kurtuluş reçetesini de veren Saadettin Tantan,ulusal halk hareketinin biran önce başlaması gerektiğini vurguladı. Küresel güç Türkiye`yi çökertiyor Vatan için çalışanların `hain`, hainlerin de `kahraman` gibi topluma takdim edildiğini belirten Yurt Partisi Genel Başkanı Saadettin Tantan, Türkiye`de faaliyetlerini Osmanlı`dan bu yana sürdüren `Tapınakçılar`ın, bugün açıktan açığa güç gösterisi yaptığının altını çizdi. Tantan çarpıcı açıklamalarda bulundu.
...Piyonlar, kullanıldığının farkında değil küresel güç kendisine karşı çıkanları tasfiye ediyor. Tasfiye edilenler de nasıl o hale geldiklerinin farkına bile varmıyor. Bilgi savaşları yeni bir savaş değil. Bilgi savaşlarına karşı bizim gibi ülkeler korunaksız. Teslim olmuş vaziyette. Oysa ki Türkiye, Milli Mücadele`de bunu yaşamıştı. Özellikle emperyalist güçler bir kısım din hocalarını, toplumu Milli Mücadele`ye karşı çıkmaları noktasında eğitmişlerdi. O zamanki imkanlarla bunlar yapılabilmiş. Bugün imkanları ve kabiliyetleri çok yüksek. İleri teknoloji çok yaygın bir şekilde kullanılabiliyor ve açığa vuruyor. Yıllar içerisinde gerek ekonomik alandaki, gerek siyasi alandaki yetişmiş insan güçlerini ve aileleri kendi güç merkezi olarak kabul ettiği okullarda o insanları belirleyerek, önlerini açarak (Çoğu zaman o insanlar bile bunun farkında değil) yurtiçinde ve yurtdışında eğiterek kendisine sempatizan kazanıyor. Bunlara da bu süre içinde belli imkan vererek adeta o ülkeye hizmet eden konuma getiriyor. Belki o insan kendi ülkesi aleyhine çalıştığının bile farkında değil. Kendi ülkesi aleyhine çalışmasında, kendi aile kültürü ve geleneğinde zaafiyetleri varsa zaten bir ejderhaya dönüşüyor. Türk tarihinde de arşivlere göz atıldığında kimin kimle nasıl çalıştığının bilgisi var. Bunu sağlayabilmesi için öncelikle değerler çökertiliyor. ABD açıktan açığa gazeteci ve gazete satın almak için 400 milyon dolar ayırdığını açıklıyor.
Ayrıca bu söylediklerinize ilaveten bir de ekonomik örgütlenme modelleri de var. İşadamlarının kurduğu örgütler. Bunlar şimdi açıktan açığa bu işleri yapıyor. CIA Başkanının da gelişi açık. Türkiye ve Türkiye üzerinden diğer ülkelere güç gösterisi yapma şekli. Bu psikolojik savaş mantığı içerisinde kullanılan yöntemlerden biridir. Açıklanan 400 milyon dolarlık medyayı satın alma girişimi, bilinçli bir şekilde `bana tabi olacaksınız, ben yönlendiriyorum` mesajı aslında. Bunun amacı şu; küresel güç kendisine tabi olacak tek tip insan modeli, beyin ve kendisine tabi olacak din yaratmak istiyor.
Siz birden bire Tapınak Şövalyeleri, nüfuz casusları dediniz. Nereden çıktı bu? Sizi bunları söylemeye mecbur eden olay neydi? Nerede kilitlendiniz de söylediniz? Çünkü isyan eder gibi açıkladınız......Türkiye, Osmanlı devletinden bu yana gizli bir güç tarafından etki altına alınmak isteniyor. Bu gücün varlığı bugün artık açıkca ortaya çıktı. Gerek Emniyet Teşkilatı`ndaki görevimiz sırasında, gerek Belediye Başkanlığımız sırasında ve de Bakanlık yaptığımız dönemde bu TAPINAK gücünün tartışmasız olduğunu gördük. Özellikle Türkiye açısından baktığınız zaman, ekonomik ve siyasi gücü elinde tutan bir kesimin aslında dışa hizmet eden güçler olduğunu farkettik. Bu aktörler Türkiye şartları içerisinde son derece lüks bir hayat yaşıyorlar, her zaman belli bir koltukları var ve insanların kendilerine saygı ile baktıkları karakter gibi önünüze geliyorlar. Bunlar her alanda etkin. Bunların ideolojisi, Türkiye`yi sol, sağ ve din eksenine ayrıştırmak. Perde arkasında ise daha büyük ve organize bir örgütün olduğunu açık ve net bir şekilde görebiliyoruz. Bugün bu örgüt daha da açığa çıkmış vaziyette. Bugün, geçmişte şu veya bu şekilde olayların içerisinde olan insanlar kendilerini yargılarken, savundukları değerlerin nasıl saptırıldığını ve kullanıldıklarını görüyorlar.
Saf ve temiz bir şekilde ülkesine hizmet ettiğini düşünürken, gerçekle karşı karşıya kalıyorlar. Bilerek bu güçlere hizmet edenler ise nokta kadar az. Onlar, arkasındaki güçler yüksek olduğu için etkin konumda bulunuyorlar. Çünkü bilgi hareketliliği içerisinde onların söylemleri, davranışları kabul görecek şekilde yansıtılıyor. Diğer, saf ve temiz bir şekilde ülkeye hizmet etmek isteyen insanların üstü örtülüyor, yokmuş gibi davranılıyor. Böyle olunca o aktörler toplumun önünde, toplumu yönetmeye talip gibi gösteriliyor. Toplum da yanılgı içerisinde analiz kabiliyetinden yoksun olarak kendi geleceklerini farkında olmadan o güçlerin eline teslim ediyor. Seçimlerde insanlar bunu net bir şekilde yaşıyor, hissediyor ama bir türlü kurtulamıyor. Kurtulmak istediği anda fark edemeden bir başka alternatif devreye sokuluyor. Hedef Türk aile yapısı son zamanlarda özellikle Türk aile yapısı üzerine bir takım projeler üretiliyor.

Bu da tezgahın bir parçası mı?...Bizim kültürümüzde aile vazgeçilmez bir kavram olduğu için, ailenin saygınlığını yitirttiren bir bireyin yaşam şansı olmadığı için, ilk önce Türk aile yapısını çökertiyorlar. Mesela, Türk aile bireyleri rüşvete, yolsuzluğa bulaştırıldı. Allah`ın `affetmem` dediği suç özendirildi. Normal bir olaya dönüştürüldü. Bu kabul görünce aile çökmeye başladı. Bu süreç içerisinde televizyon, bilgisayar, gazete ve dergilerin etkinliği çoğaldıkça da farklı şeyler kondu ve toplumsal değerler çökertildi. Bu yozlaşmalar başlarken batının kullanabileceği güçler, bir taraftan yurtdışı ve yurt-içinde eğitilip bu tip yolsuzlukla örtüştürülürken bu insanların bu suçlara bulaşmasından kaynaklanan bilgiler de onların arşivine giriyor. Uluslararası anlaşmalar doğrultusunda o ülkeler arasındaki birlikte çalışma yöntemleri içerisinde Türkiye`den yurtdışına giden görevlilere karşı oradan da buraya daha fazla paralı görevliler geliyor. Buraya gelenlerin görevleri daha farklı. Türkiye`den yurtdışına giden görevliler fazla para ödeyemediğimiz için, orada kendi ekonomik güçlerini büyütmeye çalışırken Batının Türkiye`ye gönderdiği bütün görevliler, buradaki insanların bütün verilerini, doğal ve kültürel zenginliklerini, hem bizim insanımızı çalıştırarak, hem de gelecekte güç olacak insanları bireysel verilerini tutarak kendi arşivlerini dolduruyorlar. Zamanında ortam olduğunda bu insanları kullanabilmek için altyapıyı hazırlıyorlar.
Bunu misyonerler vasıtasıyla mı başlattılar?
...1820`li yıllarda misyonerler İzmir`e ilk ayak bastıklarında başladı. Misyonerlik faaliyeti bir istihbari faaliyettir. Misyoner faaliyetlerini destekleyenler tamamen istihbarat güçlerinin kurdukları vakıflardır ve onlar aracılığıyla bunu yaparlar. Misyonerlik faaliyetine gönderdikleri insanlar da özel eğitilmiş olan insanlardır. Cizvitler hareketine baktığımızda da bu vardır. Bir taraftan uygulamaya soktuğu dinin hangi mezhebinin yaygınlaşmasını istiyorsa o mezhebi önde tutar. Diğer taraftan misyonerler aracılığıyla o bölgenin insanlarının zihinsel anlamda teslim alınmasını, ekonomik ve kültürel varlıklarının tespit edilmesini de organize eder. Bu geniş kapsamlı bir projedir.http://www.tumgazeteler.com/?a=1240787
.
Türk halkı günde ortalama dört ila beş saat arasında televizyon izliyor. Radyo Televizyon Üst Kurulu'nun (RTÜK) 2009'da yayınladığı "Televizyon İzleme Eğilimleri" araştırmasına göre 15 - 20 yaş arası da 51 - 60 yaş aralığı da günde 4.5 saat televizyon izliyor. Gelir seviyesi 500 liranın altında olanlar da bin 500 - 2 bin lira olanlar da yine 4.5 saat televizyon izliyor. Televizyonun bu derece hayatın merkezinde olması doğal olarak dizi yapımcılarının işine yarıyor. Medya Takip Merkezi'nin (MTM) verilerine göre 31 Mayıs - 6 Haziran haftasında televizyon kanalları toplamda 49 bin adet reklam aldı. Yerli diziler aldığı 14 bin 730 adet reklamla yüzde 30'luk payla en çok reklam alan program tipi. 2009 - 2010 sezonunda altı ana ulusal kanal da 67 televizyon dizisi yayınlandı.http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2010/06/30/turk_halki_gunde_45_saat_tv_izliyor
.
Milyonerlerin dergisi Forbes, ciro şampiyonu dizilerin ve en çok kazanan yapımcıların listesinin üçüncüsünü temmuz ayında yayınlanacak sayısında açıklıyor. 2008 - 2009 yayın döneminde en çok kazanan 20 yapımcı, krize rağmen 236 milyon lira ciro yaratmayı başarmıştı. 2009 - 2010 yayın döneminde televizyon dizilerinden en çok kazanan 15 yapımcı, 340 milyon lira ciro yarattı. Dizi müzikleriyle en fazla kazanan 10 müzisyen, 3 milyon 200 bin lira telif geliri elde etti.
ZİRVE KİMİN?
En çok kazanan yapımcılar listesinde ilk iki yıl zirveyi Ay Yapım'ın sahibi Kerem Çatay kapmıştı. 2009'da üç Türk edebiyatı uyarlamasıyla 33.8 milyon lira ciro yapan, elinde Yaprak Dökümü ve Aşk-ı Memnu dizilerini bulunduran ve bu sezon Ezel ve Samanyolu dizilerini de portföyüne katan Ay Yapım'ın sahibi Kerem Çatay'ın bu yıl tahtını kaptırıp kaptırmayacağı merak konusu. Kavak Yelleri, Melekler Korusun ve Es-Es dizilerini yaratan Tim's Productions'ın sahibi 35 yaşındaki Timur Savcı da liderliğe en yakın isimlerden.
EN PROAKTİF KANAL ATV
Forbes dergisine göre sezonun en proaktif kanalı 19 dizi yayınlayan atv oldu. Ezel'i transfer eden. Aşk ve Ceza, Canım Ailem, Kapalıçarşı, Gönülçelen gibi önemli yapımlara ev sahipliği yapan atv, en çok ciro yapan 25 diziden dokuzunu yayınladı.http://www.haberturk.com/medya/haber/527321-en-cok-kazanan-dizi-yapimcilari-kimler
.
.